26 Şubat 2014 Çarşamba

Benim TÜBİTAK Görüşüm



TÜBİTAK - Bilişim ve  Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi - Ulusal Elektronik Araştırma Merkezi   (BILGEM- UEKAE) ülkemizin en hassas kurumlarından biridir. Misyonu, ulusal haberleşme ve bilgi güvenliği hedeflerimize ulaşmamız için uygun çözümler sunmaktır. Bünyesinde Yarı İletken Teknolojileri Araştırma Laboratuvarı (YİTAL) , Kripto Analiz, Yazılım geliştirme, Akustik Test Laboratuvarı, EMC/TEMPEST Test Merkezi, Kamu Sertifikasyon Merkezi (KSM), Optoelektronik Laboratuvarı, NATO Onaylı Ürünler vb. alanında ülkesinde tek ve başarılı birimleri vardır. Bunların her biri ayrı değer ve çalışma alanıdır. Bu kurumda çalışan çok özel yetenekli insanlar vardır. Pek çoğu hem akademik, hem de saha icrası anlamında yetişmiş personellerdir. Kapıdan içeri iş için kolay kolay giremez, tesadüfen girseniz dahi zaten başarılı olamaz,  etrafınızın ve kendinizin canını sıkmaktan ileri gidemez ayrılmak zorunda kalırsınız.

            İşte böylesine önemli bir kurumda çalışan personelin işine 2010 yılından sonra hiç bir mazeret gösterilmeksizin son verilmiştir. Personelinde iş huzuru kalmamış, devasa kurum üretim yapamaz hale getirilmiştir.  Ancak eski başlatılmış projeleler güç bela devam ettirilmekte, kendi personelinin deyimiyle çivi üstüne çivi çakılamamıştır.

            İngiltere ile teknolojik işbirliği yapma bahanesiyle bazı üst düzey yöneticiler kandırılarak (ÖYLE UMUYORUM, YOKSA SATILMIŞ kelimesini kullanmam gerekirdi.) uydurma bir değişim başlatılmış ama başarılı olamamıştır Yahu, biz tarihin hangi sayfasında İngiltere ile masaya oturduğumuzda karnımız tok kalktık.

            2010 da başlayan sistematik işlemde önce çalışan güvenlik personeli üzerinde  fişleme vb. uyduruk kandırmacalarla  içeri alınarak korku havası verildi, arkasından personele mobbing uygulaması yapılarak sürgün görevler uygulandı. Emekli olan ayrıldı, ayrılmayanlara baskı yaparak zorla işten attılar. Mahkeme yoluyla geri dönüş davalarının  tamamı haklı bulundu. Halen yargı süreci devam etmektedir.

            TÜBİTAK gibi gözde bir kamu kurumlarında,  kamu yararıyla çelişecek keyfi davranışlar hukuksal olarak güvence altına alınmalıdır. 1963 yılında bu kurumu ayağa kaldırarak anayasasını hazırlayan eli öpülesi akıllı insanlar çok sağlam temeller atmışlardır. Türkiye olarak  halen dünyanın 2. ligin başlarına yer almaktayız. 1. liginde yer almak istiyorsak TÜBİTAK gibi kurumların ve çalışanlarının önünü açmak ve know-how denilen üretim bilgisini elimizde bulundurmaya gayret etmeliyiz. Ancak, bu üretim bilgisi bizi 1. lig sıralarına taşıyabilir. Yoksa ülke olarak önümüzdeki yıllarda vida sıkmaya ve kaporta tamir etmeye bir başka deyişle gelişmiş ülkelerin montaj sanayisi olmaya devam ederiz.

            Satırlarımın sonunda Sn. Önder YETİŞ, Sn. Alparslan BABAOĞLU, Sn. Hasan Uğur BERTÜRK  ve ismini sayamadığım ekip arkadaşlarıma bizlere, üretimimize destek olduklarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim.