Sn Yücel ÇİPLİ’ nin “Casus Değil
Vatansever” ve Sn. Hasan PALAZ’ ın “Ömrümü
Yedin Bay Böcek” isimli TÜBİTAK ve yaşadığımız son olaylar hakkındaki kitaplarını
bir solukta okudum. İçinde canlı olarak şahit olduğum olaylar ve hayatımın son on yılı bir
film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Bu kişiler yaşanılanları kimselere
anlatamadıklarından çığlıklarla sağır ve dilsiz bu topluma, adalete ve geleceğe
anlatma ihtiyacı duymuşlardı. Kitapların her ikisini de saygıyla okudum. Bu
çığlığın toplumun daha büyük kesiminden duyulması konusunda ülkem ve
çocuklarımın geleceği için hepimiz ŞİMDİ bir şeyler yapmalıyız. Saat gece yarısını aşmış, ancak bu yazı yarını bekleyemez. Yarın çok geç…
Farklı kelimelerle ifade edilse
de her iki kitapta gelinen sonuç aynı: Yücel ÇİPLİ, “Hedef ulusal ARGE”, Hasan
PALAZ , “TÜBİTAK sanki kasıtlı olarak bitirilmek isteniyor” ifadelerine yer
vermiş. Evet, birileri ısrarla bizi birbirimize düşürerek, birbirimize kırdırarak
ülkemizi aşağı çekmek istiyor. Bu işi içerden gözünü güç, hırs, para, belki
iktidar mücadeleleri veya korku bürümüş birileri de ateşliyor. Dışardan kimler
seviniyor, kimlerin ekmeğine yağ sürülüyor? Olaylara bu penceren bakmak
gerekli.
Arkadaşlarıma sürekli örnek
verdiğim cehennem zebanileri hikâyesini Yücel ÇİPLİ’ de kitabında anlatmış. Cehennemde
zebaniler kaynar kazanların başında devriye gezerlermiş. Sıcaktan dışarı kaçmak
isteyenleri tekrar kaynar suya geri atarlarmış. Tüm kazanlardan fırlayanlar
olur, isyan ederlermiş. Ancak bir tanesinde herkes sessizce oturarak cezasını
çekiyormuş. Merak edene cevap devriye atan zebaniden gelmiş. Gülerek, “Bunlar Türkler” demiş. “Bizim en iyi
müşterilerimizdir. Dışarı çıkarak yükselmek isteyeni içlerinden biri paçasından
tutarak aşağı çeker, bizede iş düşmez. “ Bunu görmek için benim gibi 50 kadar
ülkeye gitmenize gerek yok. Yurtdışında bir hafta kalarak güzel ülkemizin haber
kanallarını izleyiniz. Yeterli olacaktır.
Önce bu insanlarla benim ilişkim
nedir? sorusunu cevaplayalım. Her iki insanla da bir-iki cümle dışında
samimiyetim bulunmamaktadır. Hatta karşılaşsak birbirimizi tanıyamayabiliriz.
Ancak aynı doğrultuda, yani ATATÜRK’ ün TAM BAĞIMSIZLIK yolunda görev alan Türk
evladıyız, neferleriyiz. Ancak Hasan PALAZ, Atatürk’ ün değerini içeri
alındıktan sonra fark etmişe benziyor. Yazık…
Elbette maneviyatı olan duygusal
bir toplumuz. Ancak ahlakımız, sorumluluk duygularımız, aklın ve bilimin
önderliği her şeyin üzerindedir. Yeri geldiğinde canımızdan bile… İşte bu son cümleleri
dünyada birkaç ulus ferdi söyleyebilir. Umarım bu ruhu gelecek nesillerde
kaybetmeyiz.
Sözde davalarla yüzyılın en büyük
elektronik iftira yalanları tüm dünyada olduğundan daha çok Türkiye’ de işe
yaradı. Devleti elinde bulunduran hükümet ve siyasi kanadın menfaatleri
doğrultusunda en ağır bir şekilde kullanıldı. TSK ve TÜBİTAK gibi gözde
kurumlar en ağır bir şekilde cezalandırıldı. ADALET ve diğer kolluk kuvvetleri
bu işin maşası olarak kullanıldı. Şu anda bilmediğimiz pek çok kurum bu
davalardan nasibini olumsuz olarak aldı. Maalesef iyi kötü yürüyen liyakat
kavramının içi boşaltılarak yerine “BİAT” kavramı getirildi.
TSK da görevli olduğum yıllarda
ARGE ve üretimle tanıştığım, NATO görevlerinde kıyaslama imkanı bulduğum, 2011’ de başuzman ünvanıyla çalıştığım TÜBİTAK bu
kadar kolay harcanmamalı. Ne demişler “
Gelişmiş ülkeler insan kazanmaya çalışır, geri kalmış ülkeler insan harcamaya.”
Bizler tecrübemizi işimize yansıtarak
güzel işlerde görev aldık. Bizden sonrakiler aynı inanç ve heyecanla ARGE ve
üretim yapmalılar. Bu moral bozuldumu bir daha kolay kolay yerine gelmez. Şimdi
toparlanma, güven tazeleme ve ülke menfaatleri doğrultusunda çalışma zamanı.
Yine yeniden Atatürk’ ün ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti yüceltme ve yükseltme zamanı. Hep
birlikte, el-ele..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder