29 Kasım 2021 Pazartesi

MÜBADİLLERE


Harta sırtından yan bayıra 
Mezarlık sonrası  
Rüzgârın sesi
Dönüşümü fısıldıyor, dinle
Sert adamların evi,  Sugörende

Yokuş yukarı çıktıkça
Mümin Çavuşun çeşmeden akan su sesi
Ulu bir çınar başucunda
Sert adamların evi,  Sugörende

Bitinyalılardan Romalılara
Git bak, en zirvede
Höyüktepe de atan seni bekliyor
Sert adamların evi, Sugörende

Samanlıdağları’nın zirvesinde 
Bereketli ova önünde
Yeşilin her tonu gözlerinde
Sert adamların evi, Sugörende

Mübadiller, 1925’te geldiler
Bu toprakları yurt bellediler
Toprakları un gibi işlediler
Sert adamların evi,  Sugören’de

Onlar, iri kemikli elleriyle
Karakaçan vuranda diz çöktüren
Gülüşlerinde hep bir acı ve derin bir özlem
Mert adamlardı. Sugöre’nde…

Yine bir dönüşüm zamanı
Dünyayı sardı 
Geliyor bak rüzgârı
Hazır olsun tüm Mehmetler, Emineler..
Mert adamların evi, Sugören’de

(İlyas İNAN Dedeme ve bütün mübadil atalarımıza rahmetle)
1. Günümüzde Taş Çeşme adıyla bilinen çeşmenin ilk yapımı ve adı Büyük büyük dedem Mümin Çavuşun çeşmedir.
2.Höyüktepe’nin Türk Koruganı olduğu kabul edilmektedir.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

ÇIKIŞ YOLU

 

ÇIKIŞ YOLU

 

                Dünya ekonomisinde 2008’de kendini gösteren düşüş, pandemi ve iklim değişikliğine bağlı felaketlerle giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. Bu düşme etkisi Türkiye dahil pek çok ülkeyi etkilemeye başladı. Dünya devletleri kendilerine çıkış yolu arayışlarına girdiler. Tümden gelerek bu duruma bir göz atalım.

                ABD,  meclisin basılması ve ölümlerle ilginç bir demokrasi görüntüsü vererek garip bir seçim atlattı. Seçimle gelen yeni yönetim, son yüz yılda basılan paranın daha fazlasını basarak altyapı yatırımlarıyla ülkeyi baştan inşa edecekleri politikasını ortaya koydu. Aynı şekilde Kanada, erken seçime gitme kararı alarak benzer bir kalkınma hamlesine gireceklerini ifade etti.

                Avrupa, biraz daha farklı bakış açısıyla dijital para biriminden bahsetmeye başladı. Bunun altyapısının hazır olduğunu ve denemelerinin devam ettiğini söyledi. Ancak İngiltere bu ekonomik pazardan ayrılarak herkesi şaşırttı. Güçlü Almanya ve etrafında destekleyici ülkeler tarafından dünyanın en refah şehirlerine ve toplumlarına sahip Avrupa, daha cesur bir kalkınma hamlesine hazırlanıyor. ABD ile paralel bakış açısıyla  Yeni Yeşil Mutakabat ve Karbon emisyonu vergisi gibi çevreci hassasiyetlerle geleceğe bakıyorlar.

                Çin pazarı, her zamanki gibi kapalı kapılar arkasında kendi ajandasını işletiyor. Akıllı şehir ve dijital para birimlerine hazırlık yapıyor. Kendi pazar gücünü ve dünyada etki alanını arttırmaya devam ediyor.

                Weber’in dediği gibi matematik doğuda doğmuştu ancak rakamlar muhasebe işlemleri vs gibi somut adımlarla batıda büyümüştü. Yine batı, dünyaya sürekli karşılıksız para basarak yeni bir politika ortaya koyuyor. Bu politika, aslında yeni gelen kuşağa kontrollü bir şekilde parayı vererek kendi bakış açılarıyla yaşam, üretim ve yönetim biçimini devretmeye hazırlanıyor. Basılan dev boyutlardaki para gücünü önemli bölümü tatlı su yönetimi gibi altyapı yatırımlarına olduğu defalarca vurgulandı.  

 

NASIL BİR EKONOMİK ÇIKIŞ MODELİ

 

                Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Türkiye nasıl bir yol izlemeli? Biraz daha odaklama yaparak Stockholm ve Viyana gibi refah seviyesi yüksek kentlere yakından bakalım.  Bu şehirler, yerel yönetimler eliyle vergilerden muaf olarak altyapı şirketleri üzerinden büyük kamu yatırımlarını vatandaşlarla buluşturuyor. Devamında, bu yatırımı zamana yayarak vatandaşlardan tahsil ediyor.

Yalova özeline bakarsak, yerel yönetimleri bütün şehir olarak toparlanması doğru bir adım olacaktır. Gençleri, partizanlık değil liyakat esasına göre yerel yönetimlerde istihdamın önü açılmalı. Üniversitemiz, yurt dışında altyapı ve akıllı kent yatırımlarına odaklanarak inovasyonları tersine mühendislik ile kendi kültürümüze uyarlayabilir. Gençlerimizin dinamik gücü üzerinden, kültürümüze uygun yaşam, üretim ve yönetim biçimini inşa edebiliriz. Kentimizde yeni kurulan Teknopark AŞ ve OSB ler çevreci ve inovasyonlara açık ve kentin ihtiyaçlarına göre çalışmalar ortaya koyabilir. Bu yeni oluşumlarda yerel yönetimlerin eliyle kurulacak kamu şirketleri kentin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalara ağırlık vererek ürünleri vatandaşa ulaştırmalı.  Buralardan ortaya çıkacak ürünler diğer kentlere ve hatta dünyaya pazarlanabilir.  

Türkiye'nin  riski yönetmek yerine krizi yönetmeye çalıştığını görüyoruz. Bunun bedeli maalesef çok ağır olmaktadır. Yapılması gereken liyakatli yöneticilerle riski yönetmektir. Yerel yönetim vali başkanlığında, kentin tüm unsurlarıyla riski ve reaksiyonları test etmesi önemlidir. Bu testler ve tatbikatlar devletin dirayetini arttırır, toplumun esnekliğini ve devlete güvenin arttırır.  Riski yönetmek daha kolay,  krizi yönetmek daha zor ve pahalıdır. Bu, ayrı bir yazı konusudur.

17 Ağustos 2021 Salı

İMARA AÇILACAK ARSA PROTOKOL DENEMESİ

 

PROTOKOL

 

 

1.TARAFLAR : 

A.Arsa Sahibi: Aşağıda isim ve imzaları bulunma Bursa İli Orhangazi İlçesi Cihanköy Mah. 467 numaralı arsa hissedarları (Bundan sonra Arsa sahibi) olarak geçecektir.

B.Belediye : Plan uygulayıcısı Belediyedir.

2.KAPSAM : Bu sözleşme Bursa İli Orhangazi Cihanköy Mah. G22.C22.A.C PAFTA  467 numaralı PARSEL 10.200,00 m2 tapu alanı olan tarlayı kapsar.

3.SORUMLULUKLAR:

A.Arsa sahibi;

1.    Arsayı boş olarak belediye temsilcilerine teslim eder.

2.    Aşağıdaki koşullar karşılandığında tarlanın % 30 resmi kesintisinden sonra kalan arsanın %15 ‘ini belediyeye bedelsiz vermeyi taahhüt eder.

a.    Planın tüm mahkeme süreçlerini geçerek uygulamaya konulması

b.    En az 2 (iki) adet eşit şekilde imarlı arsa oluşturulması

c.    Belediyenin arsa sahibine imarlı bırakacağı arsaların en az  21 m Yalova-Bursa Karayoluna ve yan yola boydan boya cephesinin yani köşe konumlu olması

d.    c maddesi mümkün olmadığı takdirde plan notuna konularak belediye meclisinden geçirilmesiyle hibe oranında emsal inşaat (yapı zemin oturum ve alan inşaatının) arttırılması

 

B.Belediye :

1.    Mücbir haller dışında 24 Ay içinde plan uygulamasını bitirir.

2.    Arsa sahibinden hibeyi kabul eder.

3.    Yukarıdaki şartlarda plan uygulamasını bitirerek uygulamaya koyar ve tapuları vermeyi kabul eder.

 

İşbu protokol 3 maddeden ibaret olup  ….  AĞUSTOS 2021 tarihinde imza altına alınmıştır.

 

BELEDİYE TEMSİLCİSİ                                                                 ARSA SAHİBİ                                                                                            

1 Nisan 2021 Perşembe

Yusuf Deniz İNAN Kimdir? Özgeçmiş (Curriculum Vitae)

 

 

 

ÖZGEÇMİŞ

 

Yusuf Deniz İNAN

Yalova’ nın Sugören Köyü’nden olan Yusuf Deniz İNAN, 1975 doğumludur. Köken olarak Balkanların Selanik Vilayetine bağlı Demirhisar mübadillerindendir. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve NATO bünyesinde yurtiçi ve yurtdışı görevlerde,  18 yıl görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle istifa etmiştir. TÜBİTAK/BİLGEM (eski adıyla UEKAE) ‘de başuzman kadrosunda görevlerde bulunmuştur. Yalova Belediyesi’nde projeler sorumlusu olarak “dijital ve yeşil dengeli dönüşüm, sürdürülebilirlik” ve “akıllı kentler” konularında hizmet vermeye devam etmektedir. Fırsat buldukça köyünde çiftçilik yaparak kendi ürünlerini yetiştirmektedir.

1992-2002 Yılları TSK görevleri esnasında, OBİ branşıyla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin karargâh, hastane, büyük yerleşke yapısal kablolama ve enstelasyonunda görev almıştır. 1996 Yılında Almanya’da NATO C4 görev gücüne katılan en genç personelden biri olmuştur. 10. Yıl marşı mısralarında, şairin “Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan” dediği gibi, 90’lı yıllarda“Anayurdu bilgi otobanıyla ören” TSK bilgi yönetimi çalışma grubunda yer almıştır. 

2001 Yılında Azerbaycan Askeri İşbirliği Koordinasyon Karargahı MEBS görevlerinde bulunmuştur. Türkiye- Azerbaycan ilişkileri, Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) boru hattı,  2001 Azerbaycan Bağımsızlık Günü Kutlamaları ve daha sonraları Karabağ’ın geri alınmasına katkı sunmuştur.

2001-2003 Yıllarında 2. Körfez Harbi esnasında Dağ ve Komando Tugayı / Hakkari' de bilgi yöneticiliği yapmıştır.

2004-2011 Yılları arasında TSK-TÜBİTAK işbirliğiyle bilgi güvenliği ürünlerinde AR-GE ve saha uygulamalarında bulunmuş, yüzden fazla milli kripto ürünlerinin geliştirilmesi, saha kabulleri, iyileştirme ve patent faaliyetlerinde görev almıştır. Genelkurmay bünyesinde, Milli ve NATO Kripto Kleransıyla kripto ürünleri geliştirme ve yönetimi, yönetici yönergesi yazılımı, yurtdışı büyükelçilik / kançılaryaların bilgi güvenliği akreditasyonu, TEMPEST yönetimi ve testlerinde bulunmuştur. Çalışmaları esnasında kırmızı pasaportla elliden fazla ülkede başarılı görevlerde bulunmuştur. Bu görevlerin bazıları arasında ABD, İngiltere, Avrupa'nın tamamı, Suriye, Senegal, Kırgızistan, Pakistan, Bangladeş sayılabilir. 

2009-2011 Yılları arasında Özel Kuvvetler NATO Mukabele Kuvveti (NATO-NRF) bünyesinde sayısallaştırma, dijital dönüşüm, bilgi güvenliği, TEMPEST konularında çalışmalar yapmıştır. 

2011 Yılında kendi isteğiyle TSK dan istifa ederek NATO yerine milli kalarak TÜBİTAK - BİLGEM Enstitüsünde başuzman kadrosuyla "Ürün Yöneticiliği", NATO ilişkileriyle ilgilenmiştir. 

2012 Yılında TÜBİTAK'tan tasfiye edilmiş, Yalova Belediyesi bünyesinde Zamandan ve Mekandan Bağımsız Kamu Yönetimi (ZAMBAK) "Süreç İyileştirme Sorumluluğu" üstlenmiş, kurum adına TBMM de ödül almıştır.

İşletme Bölümü Yönetim ve Organizasyon Lisansına sahip olan Yusuf Deniz İNAN, birinci yüksek lisansını “Kamu Kurumlarında Bilgi Güvenliği Yönetimi” alanında yapmıştır. MBA çalışmasında “Kamu Kurumlarında Uzaktan Çalışmanın Uygulanması: Yalova Belediyesi Örneği” konularını kaleme almıştır. Doktora konusu olarak “yeşil ve dijital dengeli dönüşüm, akıllı toplum ve sürdürülebilirlik” çalışmaktadır. Pek çok dergi ve yayımlarda makaleleri bulunmaktadır.

Geçmişte ticaret kervanlarının, daha sonra hızlı ulaşım ağlarının yaydığı uygarlığın, günümüzde hızlı ve güvenli internet yolları üzerinde bilgiyi üretme, depolama, kullanma, yayma ve yeniden kullanma becerileriyle yükseldiğini yazmaya gayret etmektedir. “Demirhisar Mübadilleri” ve “Dijital Dönüşüm” kitaplarının yazarıdır. Mehmet Erdem ve Eren İNAN isimleriyle iki çocuk babasıdır.

19 Şubat 2021 Cuma

AKILLI TOPLUMDA EĞİTİM

 

Uygun yetişme koşulları bulduğunda erik çekirdeğinden erik ağacı, küçük tayın at olması beklenir. Aynı şekilde insan, potansiyeli ve gizil güçleriyle harika bir varlıktır. Eğitimle bireyler, üstün bilgi ve becerilerle donatarak geleceği şekillendiren, mucizeler ortaya çıkartan muhteşem bir varlık haline dönüşebilir. Bunun için profesyonel anaokulu ve küçük yaşta eğitimin önemi giderek artan bir önem kazanmaktadır. Lise ve üniversitede birey, artık öğrenilen yetenek ve bilgiyle, gerçek üretime ve hayata katıldığı yaşlar olmalıdır.

Pandemiden önce aileler olarak kendi aramızda küçük gruplar kurmuş, çocuklarımıza, okulda yeteri kadar ilgi gösterilmediğini düşündüğümüz İngilizce, müzik, çeşitli spor disiplinlerinde desteklemeye çalışıyorduk. İngilizceyi eğitiminde, başlangıçta ünlü ressamların resimleri veya ödüllü fotoğraflar üzerinden 20 saniye kadar göstererek kapatıyor, çocuklara dikkatini çekenleri Türkçe ifade etmelerini istiyordum. Bu sayede çocukları tanıma ve ifade yeteneklerini görme fırsatı buluyordum. Bir sonraki adımda ünlü müzik gruplarının videolarını İngilizce seslendirmeli, Türkçe alt yazılı izlemelerini sağlıyordum. Müzikle dans etmek serbestti. Büyük oğlumun müzik yolculuğu, bu seanslar ve sonrasında dünyaca ünlü Türk ve dünya ritm ustası Okay TEMİZ ’le hazırlık yaparak İstanbul’da sahne almasıyla devam etti. Sevdiği bir müzik öğretmeniyle müzik yolculuğuna devam ediyor, yılda bir sahne programı hazırlıyorlardı. Bir baba olarak erken yaşta çocuğunu sahnede izlemenin mutluluğu bir başkaydı. Küçük oğlum, gittiği devlet okulundan pek hoşlanmıyor, ancak özel grupla katıldığı felsefe seanslarından çok keyif alıyordu. Tenis oynamaya gidiyordu. Dil edinimi ve diğer kültürleri tanıması maksadıyla yabancı uyruklu bir öğretmenle haftada bir araya geliyor, hep birlikte İngilizce güncel sohbet ediyorduk. Yılda bir valide ve henüz okul öncesi dönemlerinde olan yeğenlerim Asya, Zeynep, Onur’la İznik gölü kenarında, zeytin bahçemizde çadır kampı yapıyor, Keramet sıcak su havuzunda yüzmeyi gösteriyordum. Akşamları ateş başında sohbetleri ve yıldızları izlediğimiz dijital uygulamaları ömür boyu hatırlayacaklarını umuyorum. Maddi imkânlar ölçüsünde, yılda iki kez yakın tarihi kültür ve inanç merkezlerine ziyaretler düzenliyor, bir kez yurtdışı seyahatine çıkıyorduk. İnsan, kelimelere dökerken geçmişi ne kadar özlediğini ve artık ne kadar uzak geldiğini fark ediyor.

 Pandemiyle birlikte normal sürüp giden hayatımız bir anda bıçakla kesilmiş oldu. Dijital medya kanallarından yoğun bilgi bombardımanı altında sokağa çıkma yasakları, bazı ülkelerde küçücük ve hatta balkonsuz evlerde kapanmalar, etrafımızda insan kayıpları ve bunların sonucunda kaygı düzeyinde artışlar oldu. Daha önce farkında olmadan okula gittiğimizde sosyalleşerek, duygusal tarafımızın tatmin edildiği arkadaş ortamlarından mahrum kaldık. Kıyafetimize, görüntümüze dikkatimiz azaldı. Örneğin okula giden küçük oğlum saçlarını taramayı bıraktı. Türkiye eğitim sistemi olarak Eğitim Bilişim Ağı (EBA) büyük avantajımız oldu. Ancak erken yaştaki okul çağında olan öğrenciler (6-12 yaş aralığı), kendi kendine öğrenme becerilerinden yoksun olduklarından çok zorlandılar. Aynı şekilde öğretmenler EBA yerine farklı yurt dışı programlar üzerinden örgütlenerek uzaktan eğitim yapmaya gayret gösterdiler. Ancak ne öğretmenlerimiz, ne de öğrencilerimiz, ne de velilerimiz bu duruma hazırlıklı değildi. Öğretmenlerimizin iş yükü arttı ve gerekli eğitimleri alamadıkları için teknolojik cihazları kullanmakta zorlandılar. Türkiye’de EBA altyapısının çöktüğüne şahit olduk. Pek çok coğrafyada geniş bant İnternet erişim imkânı olmadığından sisteme bağlanamayanlar oldu. Öğretmenlerimiz ve Milli Eğitim yönetimi iyi niyetli olarak çok hızlı bir şekilde içerik üretmeye odaklandılar. Yurt dışı Whatsup ve Zoom gibi programlar üzerinden örgütlenip yayınlar yapılmaya gayret edildi. Ancak zaman yönetimi, teknoloji yönetimi, içerik, öğrencilere bilgi aktarımında pek çok zafiyetlere şahit olduk. Programların yurtdışı menşeli olması bu konuda ne kadar eksik olduğumuzu bize gösterdi. Öğrencilerimizin ise derse dikkatini verme ve öğrenme konusunda hazır bulunuşlukları yetersizdi. Ebeveynlerin eğitsel rolleri arttı. Bu durum, duygusal tatmin ve şefkat bekleyen çocuklar için zaman zaman küçük olan ev ortamında çatışmaların önünü açtı. Anne ve baba zaman zaman iyi ve kötü rollerle dengeyi sağlamaya çalışsalar da herkes için psikolojileri zorlayan bir döneme girilmiş oldu.

6 Şubat 2021 Cumartesi

VEDA

 


Vedalar zordur. Kalana mı zor, gidene mi kor derler. Bence her ikisi de. Ben en çok giden olmayı tercih ederek yaşadım.

Bazı vedalar zor olur, kolay kolay kapanmaz yarası. Zaman zaman düşüncelere girer, damla damla kalbe akar, acıtır insanı. Mesela siz babanızla sonsuza dek vedalaştınız mı? Onu kendi ellerinizle kara toprağa verdiniz mi? Son bir kez tutup ellerinizle incitmeden yatırdınız mı toprağa? Yüreğiniz haykırırken sustu mu dudaklarınız? Evet, bazı vedalar zor olur. Acıtır insanı.

Düğünümde sahne sorumlusu müzisyen, gece ayrılırken “Hem güldürdün, hem ağlattın” demişti.  Ankara’dan gelen arkadaşımız Zeynep, babam için “başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma” derken başlar önde ağlıyorduk. Az önce eğlencenin gırla gittiği sahnede oturup ağlarken gözyaşlarım beyaz damatlık gömleğimi ıslatıyordu. Bütün sülale önümüzde oturmuş hep birlikte şarkıya eşlik ettik. Galiba ben babamla orada vedalaştım. Onu onurlandırarak ilk çocuğumuzun adı, babamızın adı  olan "Mehmet" oldu. 

                İkinci körfez harbi esnasında bu sefer veda eden tarafta ben vardım. Van denizi kenarında (Yerel halk uçsuz bucaksız bu göle deniz derler) Edremit’e doğru orduevine giderdim. Ayaklarımı serin suya uzatır, rakımı önüme koyar, sevdiğim türküler kulağımda bana eşlik ederdi. Yaşamla her seferinde vedalaşır, çakır keyif Hakkâri’ye doğru inerdim. Beni yaşamdan, sevdiğim coğrafyadan kopartan Zap suyu kenarından kıvrılıp giden ince uzun yolla sevdiklerimden uzaklaşırdım.

                Bazı aşklara veda etmek zordur. Yaşanmışlıklar vardır, derinden. Bir kokusu, bir gülüşü, yüzüne vuran güneş gelir aklına. Bu vedalarda dudağının bir kenarında gülümseme belirirse  mutlusundur hayatta. Acı ve tatlı yaşanmışlıklar bizi biz eden zenginliklerimizdir aslında. İnsan onurunu, saygınlığını incitmeden yaşanmışlıklar bizi zenginleştirir.

        Albert Einstein “yaşam, bisiklet sürmeye benzer. Dengeyi sağlamak için pedal çevirmeye devam etmek gerekir.” demiştir. Evet, yaşam boylu boyunca önümüzde uzanmaktadır. Yarınlar başka umutlara gebe. Haydi ! O halde pedal çevirmeye devam...