MÜBADİLLERE
29 Kasım 2021 Pazartesi
18 Ağustos 2021 Çarşamba
ÇIKIŞ YOLU
ÇIKIŞ YOLU
Dünya
ekonomisinde 2008’de kendini gösteren düşüş, pandemi ve iklim değişikliğine
bağlı felaketlerle giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. Bu düşme
etkisi Türkiye dahil pek çok ülkeyi etkilemeye başladı. Dünya devletleri kendilerine
çıkış yolu arayışlarına girdiler. Tümden gelerek bu duruma bir göz atalım.
ABD,
meclisin basılması ve ölümlerle ilginç bir demokrasi görüntüsü vererek garip bir seçim atlattı. Seçimle gelen yeni yönetim, son
yüz yılda basılan paranın daha fazlasını basarak altyapı yatırımlarıyla ülkeyi
baştan inşa edecekleri politikasını ortaya koydu. Aynı şekilde Kanada, erken
seçime gitme kararı alarak benzer bir kalkınma hamlesine gireceklerini ifade
etti.
Avrupa,
biraz daha farklı bakış açısıyla dijital para biriminden bahsetmeye başladı. Bunun
altyapısının hazır olduğunu ve denemelerinin devam ettiğini söyledi. Ancak
İngiltere bu ekonomik pazardan ayrılarak herkesi şaşırttı. Güçlü Almanya ve etrafında
destekleyici ülkeler tarafından dünyanın en refah şehirlerine ve toplumlarına
sahip Avrupa, daha cesur bir kalkınma hamlesine hazırlanıyor. ABD ile paralel
bakış açısıyla Yeni Yeşil Mutakabat ve Karbon
emisyonu vergisi gibi çevreci hassasiyetlerle geleceğe bakıyorlar.
Çin
pazarı, her zamanki gibi kapalı kapılar arkasında kendi ajandasını işletiyor. Akıllı
şehir ve dijital para birimlerine hazırlık yapıyor. Kendi pazar gücünü ve
dünyada etki alanını arttırmaya devam ediyor.
Weber’in
dediği gibi matematik doğuda doğmuştu ancak rakamlar muhasebe işlemleri vs gibi
somut adımlarla batıda büyümüştü. Yine batı, dünyaya sürekli karşılıksız para
basarak yeni bir politika ortaya koyuyor. Bu politika, aslında yeni gelen
kuşağa kontrollü bir şekilde parayı vererek kendi bakış açılarıyla yaşam,
üretim ve yönetim biçimini devretmeye hazırlanıyor. Basılan dev boyutlardaki
para gücünü önemli bölümü tatlı su yönetimi gibi altyapı yatırımlarına olduğu
defalarca vurgulandı.
NASIL BİR EKONOMİK ÇIKIŞ MODELİ
Dünyada
bu gelişmeler yaşanırken Türkiye nasıl bir yol izlemeli? Biraz daha odaklama
yaparak Stockholm ve Viyana gibi refah seviyesi yüksek kentlere yakından
bakalım. Bu şehirler, yerel yönetimler
eliyle vergilerden muaf olarak altyapı şirketleri üzerinden büyük kamu
yatırımlarını vatandaşlarla buluşturuyor. Devamında, bu yatırımı zamana yayarak
vatandaşlardan tahsil ediyor.
Yalova özeline
bakarsak, yerel yönetimleri bütün şehir olarak toparlanması doğru bir adım
olacaktır. Gençleri, partizanlık değil liyakat esasına göre yerel yönetimlerde
istihdamın önü açılmalı. Üniversitemiz, yurt dışında altyapı ve akıllı kent
yatırımlarına odaklanarak inovasyonları tersine mühendislik ile kendi kültürümüze
uyarlayabilir. Gençlerimizin dinamik gücü üzerinden, kültürümüze uygun yaşam,
üretim ve yönetim biçimini inşa edebiliriz. Kentimizde yeni kurulan Teknopark
AŞ ve OSB ler çevreci ve inovasyonlara açık ve kentin ihtiyaçlarına göre
çalışmalar ortaya koyabilir. Bu yeni oluşumlarda yerel yönetimlerin eliyle
kurulacak kamu şirketleri kentin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalara ağırlık
vererek ürünleri vatandaşa ulaştırmalı. Buralardan ortaya çıkacak ürünler diğer
kentlere ve hatta dünyaya pazarlanabilir.
Türkiye'nin riski yönetmek yerine krizi yönetmeye çalıştığını görüyoruz. Bunun bedeli maalesef çok
ağır olmaktadır. Yapılması gereken liyakatli yöneticilerle riski yönetmektir.
Yerel yönetim vali başkanlığında, kentin tüm unsurlarıyla riski ve
reaksiyonları test etmesi önemlidir. Bu testler ve tatbikatlar devletin
dirayetini arttırır, toplumun esnekliğini ve devlete güvenin arttırır. Riski yönetmek daha kolay, krizi yönetmek daha zor ve pahalıdır. Bu, ayrı
bir yazı konusudur.
17 Ağustos 2021 Salı
İMARA AÇILACAK ARSA PROTOKOL DENEMESİ
PROTOKOL
1.TARAFLAR :
A.Arsa
Sahibi: Aşağıda isim
ve imzaları bulunma Bursa İli Orhangazi İlçesi Cihanköy Mah. 467 numaralı arsa
hissedarları (Bundan sonra Arsa sahibi) olarak geçecektir.
B.Belediye
: Plan uygulayıcısı
Belediyedir.
2.KAPSAM : Bu sözleşme Bursa İli Orhangazi
Cihanköy Mah. G22.C22.A.C PAFTA 467
numaralı PARSEL 10.200,00 m2 tapu alanı olan tarlayı kapsar.
3.SORUMLULUKLAR:
A.Arsa
sahibi;
1.
Arsayı
boş olarak belediye temsilcilerine teslim eder.
2.
Aşağıdaki
koşullar karşılandığında tarlanın % 30 resmi kesintisinden sonra kalan arsanın %15
‘ini belediyeye bedelsiz vermeyi taahhüt eder.
a.
Planın
tüm mahkeme süreçlerini geçerek uygulamaya konulması
b.
En
az 2 (iki) adet eşit şekilde imarlı arsa oluşturulması
c.
Belediyenin
arsa sahibine imarlı bırakacağı arsaların en az 21 m Yalova-Bursa Karayoluna ve yan yola
boydan boya cephesinin yani köşe konumlu olması
d.
c
maddesi mümkün olmadığı takdirde plan notuna konularak belediye meclisinden
geçirilmesiyle hibe oranında emsal inşaat (yapı zemin oturum ve alan inşaatının)
arttırılması
B.Belediye :
1.
Mücbir
haller dışında 24 Ay içinde plan uygulamasını bitirir.
2.
Arsa
sahibinden hibeyi kabul eder.
3.
Yukarıdaki
şartlarda plan uygulamasını bitirerek uygulamaya koyar ve tapuları vermeyi
kabul eder.
İşbu
protokol 3 maddeden ibaret olup …. AĞUSTOS 2021 tarihinde imza altına
alınmıştır.
BELEDİYE TEMSİLCİSİ ARSA
SAHİBİ
1 Nisan 2021 Perşembe
Yusuf Deniz İNAN Kimdir? Özgeçmiş (Curriculum Vitae)
ÖZGEÇMİŞ
Yusuf
Deniz İNAN
Yalova’
nın Sugören Köyü’nden olan Yusuf Deniz İNAN, 1975 doğumludur. Köken olarak
Balkanların Selanik Vilayetine bağlı Demirhisar mübadillerindendir. Türk
Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve NATO bünyesinde yurtiçi ve yurtdışı görevlerde, 18 yıl görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle istifa
etmiştir. TÜBİTAK/BİLGEM (eski adıyla UEKAE) ‘de başuzman kadrosunda görevlerde bulunmuştur. Yalova
Belediyesi’nde projeler sorumlusu olarak “dijital ve yeşil dengeli dönüşüm, sürdürülebilirlik” ve “akıllı kentler”
konularında hizmet vermeye devam etmektedir. Fırsat buldukça köyünde çiftçilik yaparak kendi
ürünlerini yetiştirmektedir.
1992-2002
Yılları TSK görevleri esnasında, OBİ branşıyla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin karargâh,
hastane, büyük yerleşke yapısal kablolama ve enstelasyonunda görev almıştır.
1996 Yılında Almanya’da NATO C4 görev gücüne katılan en genç personelden biri olmuştur.
2001 Yılında Azerbaycan Askeri İşbirliği Koordinasyon Karargahı MEBS görevlerinde bulunmuştur. Türkiye- Azerbaycan ilişkileri, Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) boru hattı, 2001 Azerbaycan Bağımsızlık Günü Kutlamaları ve daha sonraları Karabağ’ın geri alınmasına katkı sunmuştur.
2001-2003 Yıllarında 2. Körfez Harbi esnasında Dağ ve Komando Tugayı / Hakkari' de bilgi yöneticiliği yapmıştır.
2004-2011 Yılları arasında TSK-TÜBİTAK işbirliğiyle bilgi güvenliği ürünlerinde AR-GE ve saha uygulamalarında bulunmuş, yüzden fazla milli kripto ürünlerinin geliştirilmesi, saha kabulleri, iyileştirme ve patent faaliyetlerinde görev almıştır. Genelkurmay bünyesinde, Milli ve NATO Kripto Kleransıyla kripto ürünleri geliştirme ve yönetimi, yönetici yönergesi yazılımı, yurtdışı büyükelçilik / kançılaryaların bilgi güvenliği akreditasyonu, TEMPEST yönetimi ve testlerinde bulunmuştur. Çalışmaları esnasında kırmızı pasaportla elliden fazla ülkede başarılı görevlerde bulunmuştur. Bu görevlerin bazıları arasında ABD, İngiltere, Avrupa'nın tamamı, Suriye, Senegal, Kırgızistan, Pakistan, Bangladeş sayılabilir.
2009-2011 Yılları arasında Özel Kuvvetler NATO Mukabele Kuvveti (NATO-NRF) bünyesinde sayısallaştırma, dijital dönüşüm, bilgi güvenliği, TEMPEST konularında çalışmalar yapmıştır.
2011 Yılında kendi isteğiyle TSK dan istifa ederek NATO yerine milli kalarak TÜBİTAK - BİLGEM Enstitüsünde başuzman kadrosuyla "Ürün Yöneticiliği", NATO ilişkileriyle ilgilenmiştir.
2012 Yılında TÜBİTAK'tan tasfiye edilmiş, Yalova Belediyesi bünyesinde Zamandan ve Mekandan Bağımsız Kamu Yönetimi (ZAMBAK) "Süreç İyileştirme Sorumluluğu" üstlenmiş, kurum adına TBMM de ödül almıştır.
İşletme Bölümü Yönetim ve Organizasyon Lisansına
sahip olan Yusuf Deniz İNAN, birinci yüksek lisansını “Kamu Kurumlarında Bilgi
Güvenliği Yönetimi” alanında yapmıştır. MBA çalışmasında “Kamu Kurumlarında
Uzaktan Çalışmanın Uygulanması: Yalova Belediyesi Örneği” konularını kaleme
almıştır. Doktora konusu olarak “yeşil ve dijital dengeli dönüşüm, akıllı toplum ve sürdürülebilirlik”
çalışmaktadır. Pek çok dergi ve yayımlarda makaleleri bulunmaktadır.
Geçmişte ticaret kervanlarının, daha sonra hızlı
ulaşım ağlarının yaydığı uygarlığın, günümüzde hızlı ve güvenli internet
yolları üzerinde bilgiyi üretme, depolama, kullanma, yayma ve yeniden kullanma
becerileriyle yükseldiğini yazmaya gayret etmektedir. “Demirhisar Mübadilleri”
ve “Dijital Dönüşüm” kitaplarının yazarıdır. Mehmet Erdem ve Eren İNAN
isimleriyle iki çocuk babasıdır.
19 Şubat 2021 Cuma
AKILLI TOPLUMDA EĞİTİM
Uygun yetişme koşulları bulduğunda erik
çekirdeğinden erik ağacı, küçük tayın at olması beklenir. Aynı şekilde insan,
potansiyeli ve gizil güçleriyle harika bir varlıktır. Eğitimle bireyler, üstün
bilgi ve becerilerle donatarak geleceği şekillendiren, mucizeler ortaya
çıkartan muhteşem bir varlık haline dönüşebilir. Bunun için profesyonel
anaokulu ve küçük yaşta eğitimin önemi giderek artan bir önem kazanmaktadır.
Lise ve üniversitede birey, artık öğrenilen yetenek ve bilgiyle, gerçek üretime
ve hayata katıldığı yaşlar olmalıdır.
Pandemiden önce
aileler olarak kendi aramızda küçük gruplar kurmuş, çocuklarımıza, okulda
yeteri kadar ilgi gösterilmediğini düşündüğümüz İngilizce, müzik, çeşitli spor
disiplinlerinde desteklemeye çalışıyorduk. İngilizceyi eğitiminde, başlangıçta
ünlü ressamların resimleri veya ödüllü fotoğraflar üzerinden 20 saniye kadar
göstererek kapatıyor, çocuklara dikkatini çekenleri Türkçe ifade etmelerini
istiyordum. Bu sayede çocukları tanıma ve ifade yeteneklerini görme fırsatı
buluyordum. Bir sonraki adımda ünlü müzik gruplarının videolarını İngilizce seslendirmeli,
Türkçe alt yazılı izlemelerini sağlıyordum. Müzikle dans etmek serbestti. Büyük oğlumun
müzik yolculuğu, bu seanslar ve sonrasında dünyaca ünlü Türk ve dünya ritm
ustası Okay TEMİZ ’le hazırlık yaparak İstanbul’da sahne almasıyla devam etti.
Sevdiği bir müzik öğretmeniyle müzik yolculuğuna devam ediyor, yılda bir sahne
programı hazırlıyorlardı. Bir baba olarak erken yaşta çocuğunu sahnede
izlemenin mutluluğu bir başkaydı. Küçük oğlum, gittiği devlet okulundan pek
hoşlanmıyor, ancak özel grupla katıldığı felsefe seanslarından çok keyif
alıyordu. Tenis oynamaya gidiyordu. Dil edinimi ve diğer kültürleri tanıması
maksadıyla yabancı uyruklu bir öğretmenle haftada bir araya geliyor, hep
birlikte İngilizce güncel sohbet ediyorduk. Yılda bir valide ve henüz okul
öncesi dönemlerinde olan yeğenlerim Asya, Zeynep, Onur’la İznik gölü kenarında,
zeytin bahçemizde çadır kampı yapıyor, Keramet sıcak su havuzunda yüzmeyi
gösteriyordum. Akşamları ateş başında sohbetleri ve yıldızları izlediğimiz
dijital uygulamaları ömür boyu hatırlayacaklarını umuyorum. Maddi imkânlar
ölçüsünde, yılda iki kez yakın tarihi kültür ve inanç merkezlerine ziyaretler
düzenliyor, bir kez yurtdışı seyahatine çıkıyorduk. İnsan, kelimelere dökerken geçmişi
ne kadar özlediğini ve artık ne kadar uzak geldiğini fark ediyor.
Pandemiyle birlikte normal sürüp giden
hayatımız bir anda bıçakla kesilmiş oldu. Dijital medya kanallarından yoğun
bilgi bombardımanı altında sokağa çıkma yasakları, bazı ülkelerde küçücük ve
hatta balkonsuz evlerde kapanmalar, etrafımızda insan kayıpları ve bunların
sonucunda kaygı düzeyinde artışlar oldu. Daha önce farkında olmadan okula
gittiğimizde sosyalleşerek, duygusal tarafımızın tatmin edildiği arkadaş
ortamlarından mahrum kaldık. Kıyafetimize, görüntümüze dikkatimiz azaldı. Örneğin
okula giden küçük oğlum saçlarını taramayı bıraktı. Türkiye eğitim sistemi
olarak Eğitim Bilişim Ağı (EBA) büyük avantajımız oldu. Ancak erken yaştaki
okul çağında olan öğrenciler (6-12 yaş aralığı), kendi kendine öğrenme
becerilerinden yoksun olduklarından çok zorlandılar. Aynı şekilde öğretmenler
EBA yerine farklı yurt dışı programlar üzerinden örgütlenerek uzaktan eğitim
yapmaya gayret gösterdiler. Ancak ne öğretmenlerimiz, ne de öğrencilerimiz, ne
de velilerimiz bu duruma hazırlıklı değildi. Öğretmenlerimizin iş yükü arttı ve
gerekli eğitimleri alamadıkları için teknolojik cihazları kullanmakta
zorlandılar. Türkiye’de EBA altyapısının çöktüğüne şahit olduk. Pek çok
coğrafyada geniş bant İnternet erişim imkânı olmadığından sisteme
bağlanamayanlar oldu. Öğretmenlerimiz ve Milli Eğitim yönetimi iyi niyetli
olarak çok hızlı bir şekilde içerik üretmeye odaklandılar. Yurt dışı Whatsup ve
Zoom gibi programlar üzerinden örgütlenip yayınlar yapılmaya gayret edildi. Ancak
zaman yönetimi, teknoloji yönetimi, içerik, öğrencilere bilgi aktarımında pek
çok zafiyetlere şahit olduk. Programların yurtdışı menşeli olması bu konuda ne
kadar eksik olduğumuzu bize gösterdi. Öğrencilerimizin ise derse dikkatini
verme ve öğrenme konusunda hazır bulunuşlukları yetersizdi. Ebeveynlerin
eğitsel rolleri arttı. Bu durum, duygusal tatmin ve şefkat bekleyen çocuklar
için zaman zaman küçük olan ev ortamında çatışmaların önünü açtı. Anne ve baba
zaman zaman iyi ve kötü rollerle dengeyi sağlamaya çalışsalar da herkes için psikolojileri
zorlayan bir döneme girilmiş oldu.
6 Şubat 2021 Cumartesi
VEDA
Vedalar
zordur. Kalana mı zor, gidene mi kor derler. Bence her ikisi de. Ben en çok
giden olmayı tercih ederek yaşadım.
Bazı vedalar zor olur, kolay kolay kapanmaz yarası. Zaman zaman düşüncelere girer, damla damla kalbe akar, acıtır insanı. Mesela siz babanızla sonsuza dek vedalaştınız mı? Onu kendi ellerinizle kara toprağa verdiniz mi? Son bir kez tutup ellerinizle incitmeden yatırdınız mı toprağa? Yüreğiniz haykırırken sustu mu dudaklarınız? Evet, bazı vedalar zor olur. Acıtır insanı.
Düğünümde sahne sorumlusu müzisyen, gece ayrılırken “Hem güldürdün, hem ağlattın” demişti. Ankara’dan gelen arkadaşımız Zeynep, babam için “başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma” derken başlar önde ağlıyorduk. Az önce eğlencenin gırla gittiği sahnede oturup ağlarken gözyaşlarım beyaz damatlık gömleğimi ıslatıyordu. Bütün sülale önümüzde oturmuş hep birlikte şarkıya eşlik ettik. Galiba ben babamla orada vedalaştım. Onu onurlandırarak ilk çocuğumuzun adı, babamızın adı olan "Mehmet" oldu.
İkinci
körfez harbi esnasında bu sefer veda eden tarafta ben vardım. Van denizi
kenarında (Yerel halk uçsuz bucaksız bu göle deniz derler) Edremit’e doğru
orduevine giderdim. Ayaklarımı serin suya uzatır, rakımı önüme koyar, sevdiğim türküler kulağımda bana eşlik ederdi. Yaşamla her seferinde vedalaşır, çakır keyif Hakkâri’ye doğru
inerdim. Beni yaşamdan, sevdiğim coğrafyadan kopartan Zap suyu kenarından kıvrılıp
giden ince uzun yolla sevdiklerimden uzaklaşırdım.
Bazı
aşklara veda etmek zordur. Yaşanmışlıklar vardır, derinden. Bir kokusu, bir gülüşü,
yüzüne vuran güneş gelir aklına. Bu vedalarda dudağının bir kenarında gülümseme
belirirse mutlusundur hayatta. Acı ve tatlı yaşanmışlıklar bizi biz
eden zenginliklerimizdir aslında. İnsan onurunu, saygınlığını incitmeden
yaşanmışlıklar bizi zenginleştirir.
Albert Einstein “yaşam, bisiklet sürmeye benzer. Dengeyi sağlamak için pedal çevirmeye devam etmek gerekir.” demiştir. Evet, yaşam boylu boyunca önümüzde uzanmaktadır. Yarınlar başka umutlara gebe. Haydi ! O halde pedal çevirmeye devam...