Uzayıp giden barış ve savaşların ortasında insanlığın yeni yaşam düzenine ihtiyacı var. Bu satırları kaleme aldığım sırada Ukrayna'da savaş sürüyor, pek çok masum bebek metro tünellerinde dünyaya gözlerini açıyor. Diğer yandan Rusya'nın 60 km'yi aşan çeçen gibi toplama silahlı adamları sahaya inerken, Batı en modern ve bilgiye dayalı silah güçlerini sahaya sürüyor. Bu konuda akıl ve kalp gözüyle yaşamı tekrar ele alması, çevreyi ve başka insanları incitmeden bereketli bir model ortaya konulması gerekiyor. Bu yüzden dijital dönüşüme;
"İnsan ve çevre odağında, teknolojinin ortaya çıkardığı "yaratıcı yıkım" sonucunda, yeni bir üretim, yönetim ve yaşam biçimine evrilme diyorum. İnsan ve çevre odağında, dijital ve yeşil değişerek dönüşümle yeni ve bereketli bir yaşama evrileceğimize inanıyorum
Tarih boyunca insanlık felsefe olarak iyiyi, doğruyu, güzeli
ve faydalı olanı aramaktadır. Bu arayış içinde ontolojik olarak dertlerini
yazıya dökerek kitabelere ve sonrasında kil üzerine aktarmıştır. Ancak yaşamdan
sonrası ölüm gibi bilemediklerini hep merak etmiştir. Bu merak duygusu peşinde
aklını kullanarak yol almıştır. Epikuros gibi “hazzın” peşinde, Gazali gibi “kalp
gözü ve sezgi” peşinde yolları ayrılmıştır. Bu yolculuğun pek çoğunun kesişim
noktası olan Anadolu coğrafyası üzerinde yaşıyor olmak tarihin bize armağan
ettiği en büyük lütuflardan biri olmuştur. Bu topraklarda Atatürk ve arkadaşları
gibi dehaların bizlere armağan ettiği bir sistemde bizler gözlerimizi açtık. Türkler güçlü ve akıllı olanın ayakta kaldığı
bu coğrafyada doğayla çok iyi bağlar kurmuşlardır. Hıdrellez gibi baharın
gelişini kutladığımız etkinliklerde bu coşku doruğa ulaşmıştır.
Doğuda ilk örnekleri görülen sayısal rakamlar, Anadolu’da ortaya
çıkan para ve diğer sistemler batı toplumunda akıl ve bilime dayanılarak farklı
boyutlara evrilmiştir. Sanayi devrimleri ardı ardı takip etmiş makine dilinde
yazılımlarla dijital dünya ortaya çıkmıştır. Ancak bu medeniyet vicdan ve merhametten
yoksun ve hoşgörüden uzak gelişmiştir. Doğu toplumunun içerdiği hoşgörünün
olmayışı diğer toplumları ötekileştirerek sömürülmesine ve hatta hiç acıma
duygusu hissetmeden yaşamlarını zora sokma veya yok edilmesine kadar varmıştır.
Bu böyle sürdürülebilir mi?
Toplumların akıl ve kalp gözünü eşit olarak kullandıkları
yeni bir üretim, yönetim ve yaşam biçimine ihtiyaç var. Batı toplumlarında yeni
yeni literatüre girmeye çalışan kapsayıcılık yaklaşımı asırlar öncesinde
Anadolu toplumlarında zaten vardı. Burada
yapılması gereken Anadolu kültürüyle Batı medeniyetini bünyesinde birleştiren Türkiye
Cumhuriyeti’nin duruşu dünyaya yol gösterici olacaktır. Bazı toplumlarda dijitali
ön plana çıkartarak akıllı toplum oluşturmaya başladıkları ve bu konuda iddialı
olduklarını ileri sürmektedirler. Ancak halen yapay zekâ kavramını hukuk
kuralları çerçevesinde sınırlarını tam çizmekten uzaktırlar. Bu çalışmalar
Anadolu medeniyeti felsefesi olmadan tam karşılığını bulamayacaktır. Yeni medeniyet tüm insanları kapsayan, Batının
dediği gibi kimseyi arkada bırakmayan,
insan ve çevre odağında bereketli bir medeniyet olmalıdır. İşte bunun
için Anadolu bilim insanlarına daha çok çalışmasına, üretmesine ve bunu ortay
koymasına ihtiyaç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder