30 Mart 2023 Perşembe

Dijital Dönüşüm nedir? - What is Digital Transformation

Dijital Dönüşüm, insan ve çevre odağında, teknolojinin sosyolojiyle etkileşiminden ortaya çıkan “yaratıcı yıkımla”, toplumsal olarak yeni bir yönetim, üretim ve yaşam sürecine değişerek dönüşümü olarak ifade edilebilir.

Digital Transformation can be expressed as with the "creative destruction" arising from the interaction of technology with sociology, the transformation by changing into a new management, production and life process socially, in the focus of people and the environment.

10 Nisan 2022 Pazar

YOLUNDA YÜRÜYENLER - DİJİTAL VE YEŞİL UYUMLU / DENGELİ GELECEK

 

Yaşadığım güzel coğrafya Yalova’nın “İklim Eylem Planı” kapsamında,  TÜBİTAK’ın öncü olduğu “Kamu-Sanayi Sektörü” buluşmasında, bölgemizin önemli sanayi kuruluşlarına 7 Nisan 2022 tarihinde bir sunum yaptım. Sanayi sektöründen AKSA, Eczacıbaşı, Yalova Kimya OSB, Yalova Makine OSB vb. alanında ülkemizin ve hatta dünyanın en iyilerinin olduğu seçkin bir kitleye hitap etme fırsatım oldu. Görüşme, sanayi devlerinin pazarlama stratejilerine devam ederken, su ve enerji gibi temel kaynaklarını tartıştıkları, fikir alışverişinde bulundukları bir platforma dönüştü. Bu yüzden doktora ve lisansüstü çalışmalarımı “Dijital ve yeşil dönüşümle dengeli / uyumlu gelecek” alanını seçtim.

Bilim adamları, Marmara ve dünyada aynı anda 1988-1990 yıllarında, sanayi toplumunun doğaya karşı yıkıcı etki eşiğinin aşıldığı konusunda hemfikirler. Sanayi toplumu ve bildiğimiz ekonomik sistemin 2008 yılında son nefesini verdiği açıkça ifade edilmektedir. Yıllarca petro-dolar sistemi olarak bilinen sisteme en büyük karşı hareketler Çin ve Rusya’dan geldi. Para karşılığı altın değerine geçiş konusunda somut adımlar atmaya başladılar. Yaşanan kovid-19 süreciyle çatlaklar daha da derinleşti. Rusya-Ukrayna savaşıyla sıkıntılar artık iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu satırları yazarken Çin tarafında askeri hareketlilik sürüyor ve maalesef Ukrayna’da insanlar ölüyorlar.

Birleşmiş Milletler  tarafından “Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri” kapsamında dünyaya bazı somut bilgi ve hedefler paylaşıldı. Gidişatın farkında olan Avrupa Birliği “Fit For 55”  “Sınırda Karbon Uygulama Mekanizması”, Çin “Cap&Tax”, ABD Built Back Better (BBB $2,2trilyon)   mekanizmalarıyla kendi üreticilerini ve tüketicilerini korumak üzere bazı regülasonları tartışmaya ve  hayata geçirmeye başladılar.  Rusya doğal kaynaklarından elde ettiği satışı kendi para birimi olan Ruble ile ödeme kabul edeceğini, Ruble’yi altın standardına bağladığını açıkladı. Çin, bu adımı yıllar öncesinden zaten atmıştı.

Bizlerin şikâyet etme, mazeret üretmeden çok iş üretme, emek harcama ve ter dökme zamanında olduğumuzu görerek, sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz. Toplumun gelişim evrelerinde Toplum 1,0 ve Toplum 2.0’da tartışmasız en iyilerinden biriydik ve bu süreçlerin doğduğu topraklarda yaşıyoruz. Genelkurmay ve TÜBİTAK günlerimizde bu sürece çok üstün katkılar verdiğimizi “Dijital Dönüşüm” kitabımda yazmaya çalışmıştım. “Demir ağlarla ördük anayurdu” mısralarını “Bilgi otobanıyla ördük anayurdu dört baştan” diyerek konuyu özetlemiştim. Yalova Belediyesi olarak ZAMBAK ve sonrasında 2020 yıllarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Akıllı Kentler” çalışma grubuna destek verdik. Raporda belirtilen alt başlıklardan AFAD (Deprem), Su yönetimi, İklim Değişikliğini öncelik olarak belirledik. AFAD projemiz destek fonu buldu, yakında hayata geçirilecek. Hazırlanmak olan iklim eylem planının sahada uygulaması için AB projemizi sunduk. Yeni süreçlere ve işbirliğine kentimizi hazırlıyoruz.

Fırsat buldukça ata topraklarıma giderek üretime katkıda bulunmak için çiftçilik yapıyorum. Türkuvaz mavisi rengiyle İznik Gölü’ne bakarak semavi dinlerin zaman içinde yeşerdiği bu topraklarda, Bedrettin’in (1359-1420) bu topraklarda yaktığı ateşi düşünüyorum. Bedrettin’in doğayla barışık, adilce bölüşümü anlatıp uygulamaya koyduğu yaşam ve üretim bakışını arkadaşlarla tartışıyoruz. Sonra batının öncülüğünü yaptığı, semavi dinlerin üstüne çıkarak doğaya ve toplumu anlamlandırma çabaları geliyor aklımıza. Schumpeter “yaratıcı yıkım” ve Gramsci “siyasi hegemonya” teorilerini düşünüyorum. Schumpeter fırtınası olarak bilinen “yaratıcı yıkım” teorisi,  teknolojik gelişmelerin  ekonomik yapıyı aralıksız olarak içten devrimden geçiren, sürekli olarak eskiyi imha ederken yeniyi oluşturan endüstriyel mutasyon sürecini tarif etmektedir. Gramsci’yi ise bence “kültürel hegemonya” olarak okumalıyız.

Değişerek dönüşümün farkında olan devletler kendi üreticilerini ve vatandaşlarını korumak üzere regülasyon ve akredidasyon standartlarını hazırlamaya başladılar. Bir yandan bu gelişmeleri takip ederken diğer yandan zaten genlerimizde olan sağlam yapıları kullanarak kendi pazar ve standartlarımızı vakit kaybetmeden belirmeye başlamamız gerekir. Türk Standartları Enstitüsü, kalibrasyon laboratuvarlarımız vakit kaybetmeden standartları çalışarak yapısal değişiklileri uygulamaya koymalılar. Hiç değilse elle tutulur bilimsel çalışmalarla uygulamaya dönük adımlar atılmalıdır. Elbette bu süreçte emek harcayacak ve ter dökeceğiz. Bu topraklarda yaşayan Luvi’lerin, Hatuşların ve Sümerlerin yaptığı gibi, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün başardığı gibi bizler de başaracağız

Kendi adıma uyuyanlardan ve kolaycılığı seçenlerden olmak yerine, mücadele etmeyi tercih ederim. Bu yolda yürürken yalnız olmadığımı biliyor, emek ve ter dökmeye hazır herkesi bu yolda yürümeye davet ediyorum. Yakında Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yıldönümü için hazırladığım “Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi” kitabım kısmetse çıkacak. Sanırım geçmişimize, bugüne ve geleceğimize olan borcumuzu en güzel üreterek katkıda bulunabiliriz.


15 Mart 2022 Salı

SAFLAŞARAK IŞIĞIN GÜCÜNÜ KULLANMA VE YEŞİL GELECEK

 

SAFLAŞARAK IŞIĞIN GÜCÜNÜ  KULLANMA VE YEŞİL GELECEK

Bilim adamları,  sanayi toplumunun çevreye verdiği zarar eşiğinin 1980’li yılların sonlarında aşıldığını öne sürmektedirler.  Bu zararlar, Marmara’da müsilaj, Ege’de orman yangını, Karadeniz’de sel, Avusturalya’da sel ve sıcaklık, Güney Amerika’da yangın ve Pasifiklerde sıcaklıkla ölüm ve maddi kayıplar olarak kendini göstermektedir. Sanayi toplumunu kapitalizmle elde ettiği edinimler ve zenginlik uzun zamandır süpürülmeye ve tehdit edilmeye başladı.

Anadolu toprakları günümüze yön veren pek çok bilginin doğduğu topraklardır. Bunlar arasında Avrupa Birliği’nin MU (Atlantis) kıtası, Luvi (ışık) toplumu ve Lidya’lıların para, din kitaplarında geçen Nuh (Noah) tufanı ,  vs. pek çok örnek verilebilir. Bu bilgiler pek çok toplumda farklı anlamlar bularak filmlere ve popüler kültüre konu olmaktadır.

Günümüzde insanlık sanayi toplumu ve kapitalizmle geldiği yolculuğun sonuna yaklaşmaktadır. Bu durum ilk ABD’de 2008 yılı Wall Street kriziyle kendini göstermiş, 2018 ve 2020 yılı kovid-19 krizleriyle devam etmiştir. Günümüzde Rusya – Ukrayna savaşı gün yüzünde devam ederken, arka planda devletler, şirketler ve toplumlar ekonomik, silahlanma vs gibi pozisyon almaktadır.  Bu geçiş süreç uzadıkça insanlık acı çekmeye devam etmektedir. Elbette değişimler kolay olmamıştır ve olmayacaktır da. İnsanlık,  geçmiş birikimini ve Schumpeter’in “yaratıcı yıkım”  kuramını bilerek tüm toplumlar ve doğa için en hasarsız geçişin planlarını yapmalıdır.

Bu değişim sürecinde,  bu güne kadar elde edilen birikim kullanılarak dijital ve yeşil bakış açısıyla yeni bir yönetim, üretim ve yaşam biçimi inşa edebilir mi?  Dijital bakış açısı, insanlığın emekleyerek yıllar boyu elde edilen bilgi birikimini dijitale aktararak saflaştırması ve ışık hızında sorunlara çözüm üretmesini anlatılmaktadır. Yeşil bakış açısıyla doğa ve insan dostu denge içinde mutlu bir yaşam biçimini ele alınmaktadır. Bu geçişe “kuvva-i luvi” (ışık gücü) gibi bir üst isim arayışına devam etmekteyim.

27 Şubat 2022 Pazar

ARAYIŞ

Uzayıp giden barış ve savaşların ortasında insanlığın yeni yaşam düzenine ihtiyacı var. Bu satırları kaleme aldığım sırada Ukrayna'da savaş sürüyor, pek çok masum bebek metro tünellerinde dünyaya gözlerini açıyor. Diğer yandan Rusya'nın 60 km'yi aşan çeçen gibi toplama silahlı adamları sahaya inerken, Batı en modern ve bilgiye dayalı silah güçlerini sahaya sürüyor. Bu konuda akıl ve kalp gözüyle yaşamı tekrar ele alması, çevreyi ve başka insanları incitmeden bereketli bir model ortaya konulması gerekiyor.  Bu yüzden dijital dönüşüme;

"İnsan ve çevre odağında, teknolojinin ortaya çıkardığı "yaratıcı yıkım" sonucunda, yeni bir üretim, yönetim ve yaşam biçimine evrilme diyorum. İnsan ve çevre odağında, dijital ve yeşil değişerek dönüşümle yeni ve bereketli bir yaşama evrileceğimize inanıyorum

Tarih boyunca insanlık felsefe olarak iyiyi, doğruyu, güzeli ve faydalı olanı aramaktadır. Bu arayış içinde ontolojik olarak dertlerini yazıya dökerek kitabelere ve sonrasında kil üzerine aktarmıştır. Ancak yaşamdan sonrası ölüm gibi bilemediklerini hep merak etmiştir. Bu merak duygusu peşinde aklını kullanarak yol almıştır. Epikuros gibi “hazzın” peşinde, Gazali gibi “kalp gözü ve sezgi” peşinde yolları ayrılmıştır. Bu yolculuğun pek çoğunun kesişim noktası olan Anadolu coğrafyası üzerinde yaşıyor olmak tarihin bize armağan ettiği en büyük lütuflardan biri olmuştur. Bu topraklarda Atatürk ve arkadaşları gibi dehaların bizlere armağan ettiği bir sistemde bizler gözlerimizi açtık.  Türkler güçlü ve akıllı olanın ayakta kaldığı bu coğrafyada doğayla çok iyi bağlar kurmuşlardır. Hıdrellez gibi baharın gelişini kutladığımız etkinliklerde bu coşku doruğa ulaşmıştır.

Doğuda ilk örnekleri görülen sayısal rakamlar, Anadolu’da ortaya çıkan para ve diğer sistemler batı toplumunda akıl ve bilime dayanılarak farklı boyutlara evrilmiştir. Sanayi devrimleri ardı ardı takip etmiş makine dilinde yazılımlarla dijital dünya ortaya çıkmıştır. Ancak bu medeniyet vicdan ve merhametten yoksun ve hoşgörüden uzak gelişmiştir. Doğu toplumunun içerdiği hoşgörünün olmayışı diğer toplumları ötekileştirerek sömürülmesine ve hatta hiç acıma duygusu hissetmeden yaşamlarını zora sokma veya yok edilmesine kadar varmıştır. Bu böyle sürdürülebilir mi?

Toplumların akıl ve kalp gözünü eşit olarak kullandıkları yeni bir üretim, yönetim ve yaşam biçimine ihtiyaç var. Batı toplumlarında yeni yeni literatüre girmeye çalışan kapsayıcılık yaklaşımı asırlar öncesinde Anadolu toplumlarında zaten vardı.  Burada yapılması gereken Anadolu kültürüyle Batı medeniyetini bünyesinde birleştiren Türkiye Cumhuriyeti’nin duruşu dünyaya yol gösterici olacaktır. Bazı toplumlarda dijitali ön plana çıkartarak akıllı toplum oluşturmaya başladıkları ve bu konuda iddialı olduklarını ileri sürmektedirler. Ancak halen yapay zekâ kavramını hukuk kuralları çerçevesinde sınırlarını tam çizmekten uzaktırlar. Bu çalışmalar Anadolu medeniyeti felsefesi olmadan tam karşılığını bulamayacaktır.  Yeni medeniyet tüm insanları kapsayan, Batının dediği gibi kimseyi arkada bırakmayan,  insan ve çevre odağında bereketli bir medeniyet olmalıdır. İşte bunun için Anadolu bilim insanlarına daha çok çalışmasına, üretmesine ve bunu ortay koymasına ihtiyaç var.


29 Kasım 2021 Pazartesi

MÜBADİLLERE


Harta sırtından yan bayıra 
Mezarlık sonrası  
Rüzgârın sesi
Dönüşümü fısıldıyor, dinle
Sert adamların evi,  Sugörende

Yokuş yukarı çıktıkça
Mümin Çavuşun çeşmeden akan su sesi
Ulu bir çınar başucunda
Sert adamların evi,  Sugörende

Bitinyalılardan Romalılara
Git bak, en zirvede
Höyüktepe de atan seni bekliyor
Sert adamların evi, Sugörende

Samanlıdağları’nın zirvesinde 
Bereketli ova önünde
Yeşilin her tonu gözlerinde
Sert adamların evi, Sugörende

Mübadiller, 1925’te geldiler
Bu toprakları yurt bellediler
Toprakları un gibi işlediler
Sert adamların evi,  Sugören’de

Onlar, iri kemikli elleriyle
Karakaçan vuranda diz çöktüren
Gülüşlerinde hep bir acı ve derin bir özlem
Mert adamlardı. Sugöre’nde…

Yine bir dönüşüm zamanı
Dünyayı sardı 
Geliyor bak rüzgârı
Hazır olsun tüm Mehmetler, Emineler..
Mert adamların evi, Sugören’de

(İlyas İNAN Dedeme ve bütün mübadil atalarımıza rahmetle)
1. Günümüzde Taş Çeşme adıyla bilinen çeşmenin ilk yapımı ve adı Büyük büyük dedem Mümin Çavuşun çeşmedir.
2.Höyüktepe’nin Türk Koruganı olduğu kabul edilmektedir.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

ÇIKIŞ YOLU

 

ÇIKIŞ YOLU

 

                Dünya ekonomisinde 2008’de kendini gösteren düşüş, pandemi ve iklim değişikliğine bağlı felaketlerle giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. Bu düşme etkisi Türkiye dahil pek çok ülkeyi etkilemeye başladı. Dünya devletleri kendilerine çıkış yolu arayışlarına girdiler. Tümden gelerek bu duruma bir göz atalım.

                ABD,  meclisin basılması ve ölümlerle ilginç bir demokrasi görüntüsü vererek garip bir seçim atlattı. Seçimle gelen yeni yönetim, son yüz yılda basılan paranın daha fazlasını basarak altyapı yatırımlarıyla ülkeyi baştan inşa edecekleri politikasını ortaya koydu. Aynı şekilde Kanada, erken seçime gitme kararı alarak benzer bir kalkınma hamlesine gireceklerini ifade etti.

                Avrupa, biraz daha farklı bakış açısıyla dijital para biriminden bahsetmeye başladı. Bunun altyapısının hazır olduğunu ve denemelerinin devam ettiğini söyledi. Ancak İngiltere bu ekonomik pazardan ayrılarak herkesi şaşırttı. Güçlü Almanya ve etrafında destekleyici ülkeler tarafından dünyanın en refah şehirlerine ve toplumlarına sahip Avrupa, daha cesur bir kalkınma hamlesine hazırlanıyor. ABD ile paralel bakış açısıyla  Yeni Yeşil Mutakabat ve Karbon emisyonu vergisi gibi çevreci hassasiyetlerle geleceğe bakıyorlar.

                Çin pazarı, her zamanki gibi kapalı kapılar arkasında kendi ajandasını işletiyor. Akıllı şehir ve dijital para birimlerine hazırlık yapıyor. Kendi pazar gücünü ve dünyada etki alanını arttırmaya devam ediyor.

                Weber’in dediği gibi matematik doğuda doğmuştu ancak rakamlar muhasebe işlemleri vs gibi somut adımlarla batıda büyümüştü. Yine batı, dünyaya sürekli karşılıksız para basarak yeni bir politika ortaya koyuyor. Bu politika, aslında yeni gelen kuşağa kontrollü bir şekilde parayı vererek kendi bakış açılarıyla yaşam, üretim ve yönetim biçimini devretmeye hazırlanıyor. Basılan dev boyutlardaki para gücünü önemli bölümü tatlı su yönetimi gibi altyapı yatırımlarına olduğu defalarca vurgulandı.  

 

NASIL BİR EKONOMİK ÇIKIŞ MODELİ

 

                Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Türkiye nasıl bir yol izlemeli? Biraz daha odaklama yaparak Stockholm ve Viyana gibi refah seviyesi yüksek kentlere yakından bakalım.  Bu şehirler, yerel yönetimler eliyle vergilerden muaf olarak altyapı şirketleri üzerinden büyük kamu yatırımlarını vatandaşlarla buluşturuyor. Devamında, bu yatırımı zamana yayarak vatandaşlardan tahsil ediyor.

Yalova özeline bakarsak, yerel yönetimleri bütün şehir olarak toparlanması doğru bir adım olacaktır. Gençleri, partizanlık değil liyakat esasına göre yerel yönetimlerde istihdamın önü açılmalı. Üniversitemiz, yurt dışında altyapı ve akıllı kent yatırımlarına odaklanarak inovasyonları tersine mühendislik ile kendi kültürümüze uyarlayabilir. Gençlerimizin dinamik gücü üzerinden, kültürümüze uygun yaşam, üretim ve yönetim biçimini inşa edebiliriz. Kentimizde yeni kurulan Teknopark AŞ ve OSB ler çevreci ve inovasyonlara açık ve kentin ihtiyaçlarına göre çalışmalar ortaya koyabilir. Bu yeni oluşumlarda yerel yönetimlerin eliyle kurulacak kamu şirketleri kentin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalara ağırlık vererek ürünleri vatandaşa ulaştırmalı.  Buralardan ortaya çıkacak ürünler diğer kentlere ve hatta dünyaya pazarlanabilir.  

Türkiye'nin  riski yönetmek yerine krizi yönetmeye çalıştığını görüyoruz. Bunun bedeli maalesef çok ağır olmaktadır. Yapılması gereken liyakatli yöneticilerle riski yönetmektir. Yerel yönetim vali başkanlığında, kentin tüm unsurlarıyla riski ve reaksiyonları test etmesi önemlidir. Bu testler ve tatbikatlar devletin dirayetini arttırır, toplumun esnekliğini ve devlete güvenin arttırır.  Riski yönetmek daha kolay,  krizi yönetmek daha zor ve pahalıdır. Bu, ayrı bir yazı konusudur.

17 Ağustos 2021 Salı

İMARA AÇILACAK ARSA PROTOKOL DENEMESİ

 

PROTOKOL

 

 

1.TARAFLAR : 

A.Arsa Sahibi: Aşağıda isim ve imzaları bulunma Bursa İli Orhangazi İlçesi Cihanköy Mah. 467 numaralı arsa hissedarları (Bundan sonra Arsa sahibi) olarak geçecektir.

B.Belediye : Plan uygulayıcısı Belediyedir.

2.KAPSAM : Bu sözleşme Bursa İli Orhangazi Cihanköy Mah. G22.C22.A.C PAFTA  467 numaralı PARSEL 10.200,00 m2 tapu alanı olan tarlayı kapsar.

3.SORUMLULUKLAR:

A.Arsa sahibi;

1.    Arsayı boş olarak belediye temsilcilerine teslim eder.

2.    Aşağıdaki koşullar karşılandığında tarlanın % 30 resmi kesintisinden sonra kalan arsanın %15 ‘ini belediyeye bedelsiz vermeyi taahhüt eder.

a.    Planın tüm mahkeme süreçlerini geçerek uygulamaya konulması

b.    En az 2 (iki) adet eşit şekilde imarlı arsa oluşturulması

c.    Belediyenin arsa sahibine imarlı bırakacağı arsaların en az  21 m Yalova-Bursa Karayoluna ve yan yola boydan boya cephesinin yani köşe konumlu olması

d.    c maddesi mümkün olmadığı takdirde plan notuna konularak belediye meclisinden geçirilmesiyle hibe oranında emsal inşaat (yapı zemin oturum ve alan inşaatının) arttırılması

 

B.Belediye :

1.    Mücbir haller dışında 24 Ay içinde plan uygulamasını bitirir.

2.    Arsa sahibinden hibeyi kabul eder.

3.    Yukarıdaki şartlarda plan uygulamasını bitirerek uygulamaya koyar ve tapuları vermeyi kabul eder.

 

İşbu protokol 3 maddeden ibaret olup  ….  AĞUSTOS 2021 tarihinde imza altına alınmıştır.

 

BELEDİYE TEMSİLCİSİ                                                                 ARSA SAHİBİ