26 Temmuz 2016 Salı

15 TEMMUZ…

         Söze demokrasi şehitlerimize Allah’ tan rahmet, gazilerimize acil şifalar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletine geçmiş olsun dileyerek başlamak istiyorum.
                15 Temmuz gecesi yaşananların dehşet verici boyutu, emniyette alınan ifadeler ve eski silah arkadaşlarımdan gelen bilgiler ışığında daha net ortaya çıkmaya başladı.  İnsanın kanını donduran gözü dönmüş ADANMIŞLAR ve kendi menfaatlerini her şeyin üstünde tutan ALDANMIŞLARIN neler yapabileceği gözümüzün önünde cereyan etti. İnsanoğlunun en büyük icatlarından olan ortak akıl ve demokrasi kavramının farklı yollarla ele geçireceğini zanneden bu zavallıların adalet karşısında en ağır şekilde hesap vermesi ve devletin kadrolarından hızlı ve doğru bir şekilde temizlenmesi sağlanmalıdır.

                Darbe kalkışmasından bir hafta önce halen aktif görevde bulunan müsteşarımızla Zürih’ te yaptığımız sohbette FETÖ/PDY ile OPUS DEI arasında benzerlikler bulunduğundan bahsetmiştim. Her ikisinin eğitim, finans ve medya sektörlerinde faaliyetleri olduğunu, her ikisinin de merkezinin ABD’ de olduğunu aktarmıştım. Bu bilgiler ışığında oluşumları inceler ve sınıflandırırsak hareketlerini anlamamız ve mücadelemiz daha kolay olur. FETÖ/PDY, bazı oluşumlarıyla Opus Dei’ den çok daha önde gözüküyor.
                Dan Brown, 2003 yılında kaleme aldığı The Da Vinci Code kitabında, din afyonuyla kandırılmış insanların başka akılların elinde nasıl bir ölüm ve suç makinesi haline geldiğini anlatıyor. Din adamı aile değerleri olmayan yoksul ve muhtaç çocukları erken yaşta yanına alarak yetiştirir. Bu çocuklar tamamen dini ritüellerle yetiştirilip kendilerini aşılanan fikre adanmış olarak hazırlanıyor. Daha sonra başka bir üst akıl, ilgili din adamından,  karşılıklı menfaatler doğrultusunda bu personeli kendi kirli işlerinde kullanıyor. Devamında suç ve ölüm makinesi haline gelen adanmış (Haşhaşi) insanlarla, iyi insanların mücadelesi anlatılıyor. Filmi yapılan bu kitabın sonunu hemen söyleyelim, iyiler  kazanıyor. 
                Devlet, öncelikle Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları tarafından kurulan bu ülkenin kuruluş kodlarına uygun olarak vatandaşa, özellikle çocuklarına sahip çıkmalıdır. Sahipsiz çocuklar başka fikirler ve emellerin eline düşürülmeden, milli duygularla yetiştirilmelidir. Bu eğitimin yurtdışında milli refleks haline gelerek neler yapabileceğini meslek hayatım boyunca yaşadıklarımdan çok iyi biliyorum. En büyük kazancımız, temelleri 23 Nisan 1920 atılan meclisimizin çalışıyor ve devletimizin başında seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümetimizin olmasıdır. Ancak bu “Tuhaf Zamanlarda” büyük devlet bilinciyle sağlam adımlar atılmalı, gevşememeliyiz.

                Son söz, halen bu suç örgütüyle ister “İbadet”, ister “Ticaret”, ister “İhanet” içinde olanlar, hemen bu hayalin peşini bırakmalıdırlar. Bugüne kadar verdikleri zararlar delillerle sabittir. Sınav sorularını çalarak, masum insanlara zulüm ederek, askeri casusluk vb. davalarla bu ülkenin beline kazmayı vurmuşlardır. Dini bir kenara bırakalım, yapılanlar insanlığa sığmaz. Bize düşen hep birlikte, cesaretle ve gururla, devletimizin yanında  çalışmaya ve üretmeye devam etmek olmalıdır.

1 yorum:

  1. Yüreğinize sağlık Aynı duyguları paylaşıyorum.Ülkedeki tüm sübyan okulları,cemaat okulları kapatılmalı .

    YanıtlaSil