16 Temmuz 2020 Perşembe

ZAMAN


ZAMAN
            Zaman, göreceli kavramdır. Başka bir deyişle, farklı kişilik ve uygarlıklarda, farklı anlamlar ifade edebilir. Ticari ve sosyal yaşantımızı zamana göre ölçer ve ifade ederiz. Bir yerleşim yerinde bulunan saat kulesi, ticaretin burada yaşayan insanlar için önemli bir geçim kaynağı olduğunu gösterir. Ticaret, zaman takvimi üzerinden yürümek ister. Ailemizle veya bir dostla yaşanan güzel zamanları özlemle anarız. Her şeyin sorgulanmaya başladığı bu dönemde, zamanı, ticaret açısından ele alan bir şeyler karalamak isterim.

            Tarihçe:
            Bilinen ilk takvim, Mısır medeniyetinde dünyanın güneşe göre uzayda durumunu takip ederek ortaya konulan güneş takvimidir. Eski Türkler, güneş takvimini esas alan, her ayın bir hayvanla sembolize edildiği, on iki hayvanlı takvim kullanmışladır. Yalova’da bulunan Samanlı Dağlarında, bir zamanlar bu bölgede ay takvimi kullanıldığını gösteren insan büyüklüğünde ay taşları mevcuttur. Çobanlık yaptığım dönemlerde bu taşlara yaslanır, bereketli İznik Ovasına uzun uzun bakardım. Bu taşlardan, bir zamanlar İznik ovasının ay takvimine göre işlendiği çıkarımı yapılabilir. BU araştırılması gereken bir konudur. Mısır’dan sonra Roma ve İyonlar doğayla en uyumlu zaman ölçüm biçimi olan, güneş takvimini esas almış ve geliştirmişlerdir.  Öyle ki, bir yıl içinde 10.8 sn’lik hata ile en doğru kabul edilen takvim ortaya çıkmıştır. Roma ve ardından İyonlar’dan sonra güneş takvimi, içine biraz Hristiyanlık katılarak adına Miladi Takvim denilmiştir.  İslam dini, ay takvimini esas alarak Hicri Takvimi ortaya çıkarmıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu, ticareti düzenlemek için güneş takvimini esas alan Celali Takvimini düzenleyip kullanmışlardır. İslam dini günü, insan doğasına uygun beş parçaya ayırmıştır. Minarelerden esas sesiyle zamanı bize hatırlatmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti 26 Aralık 1925 tarih ve 698 sayılı “Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili” hakkındaki kanunla, Hicri 1342 Ocak ayının ilk günü 1 Ocak 1926 olarak kabul etmiş ve günümüzde halen kullanılmaktadır. Güneş takviminin çok eskiden bu yana insan doğasına en uygun bir zaman ölçüm biçimi olduğu kabul edilebilir.
            Kapitalizmde Zaman:
            Kapitalist sistemde, dünyaya gözlerini bizim gibi memur ailede açan bireyler için zaman, aylıktır. Ayın sonuna doğru gelen faturalar bir ayın daha bittiğini hatırlatır. Maaş bankaya yatırıldığında, emeğinin karşılığını almış olmanın mutluluğu hissedilir. Günümüzde böyle yaşayan bireyler için zaman, ayın sonunu getirmek ve hesabın aylık olarak tutmasını sağlamaktır. Yani zaman, aylık hesaplar üzerinden yapılır. Yitip giden ömürler ve  ne kadar zavallı bir durum!! Bir diğer anlamda modern kölelerizdir aslında.
            Oysa tüzel kişilikler için zaman planı farklı işler. Örneğin, küçük ölçekli tüzel kişilik şirketler planlarını yıllık bilançolar üzerinden yapar. Hedeflerini yıllık veya beş yıla kadar vadeye yayarak ortaya koyarlar. Holding veya belediye gibi tüzel kişilikler minimum beş, yirmi beş – otuz ve hatta elli yıllık planlar yapmaktadır. Ve yapmalıdır da. Devletler ise en kısa beş yıllık, sonrasında yirmi, elli ve hatta yüz yıllık planları vardır.  Eğer bu planlar yoksa bu kişilikler, sonbahar rüzgârlarına kapılmış yaprak gibi çürüyene kadar oradan oraya savrulmaya mahkûmdurlar.

            Gelecek?
Aileler, küçük bir işletme gibi düşünerek, kendi içinde kazançlarını yıllık, beş, on ve hatta yirmi yıllık olarak ortaya koymalı ve değerlendirmelidir. İnsan, kendi cüzi (Sınırlı) iradesiyle ortaya bir kurgu koyar, rekabet gücünü bu kurgu peşinde kullanır. Elinden geleni yaptıktan sonra geri kalanı, dinimizin getirdiği güzellikle tevekkül ederek yaratana ve onun külli (Sınırsız) iradesine bırakır. Ancak kendi kurgusunu sık sık tefekkür ederek, yani düşünüp gözden geçirerek, değişen şartlara göre ilkeleri doğrultusunda yeniler.
Değişik kültürler,  dini ve milli özel zamanlarını kendi kültürlerine göre ayarlamakta ve dünyanın ticaret ritminde değişiklik ortaya koymaktadır. Ticari hayatın zamanını tüm dünyayı kapsayacak şekilde dinlerden bağımsız olarak yeniden yorumlanması zamanı gelmiştir. Tarafgirlik, doğanın zamanına göre olmalıdır artık. Bu ritme kulaklarımıza tıkarsak insanlığın başına daha pek çok dertlerin açılacağı gün gibi apaçıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder