Askeri Okul: Askeri okulda sağlık veya otomatik bilgi
işlem (OBİ) sınıfını seçmem tavsiye edilmişti. Kısmet bilgi işlemden yana oldu.
Erken yaşlarda normal eğitim sisteminin yanında, savaş eğitimi de almış, şimdi meslek
disiplini eğitimlerini alma zamanı gelmişti. Çok değerli bir ekipten 5,25 (Beş
çeyrek) floppy disk ve siyah beyaz ekranlarda deniz, kara, hava ve jandarma
sınıfları olarak temel eğitimleri aldık. 1990’lı yılların ilk çeyreğinde bir
oda büyüklüğünde müzelik makineyi gördüğümde şimdiki cep telefonlarını hayal
bile edemezdim. Makine dili ve binary kodlarla tanışarak bir şehrin trafik ışıklarını
planlamaya kadar gelmiştik. Uluslararası bilgi işlem teorileri ve standartlar
dahil pek çok alanda yetkinliğimiz artmıştı. Usta çırak usulü alınan meslek
eğitiminde, öğrenci olduğum sıralarda bir sene sonra öğretmen olarak yeni
meslektaşlarıma bilgilerimi aktaracaktım. Mesleğe ilk adımı stajyer olarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin merkezi Ankara ve tam merkezi Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Karargâhlarında
işe başladık. Sınıf meslektaşlarımın
neredeyse tamamı kibar ve zeki insanlardı. Kuvvet Karargâhında bir anda
kendimizi Unix işletim sistemi ve KIOSK denilen fabrika işletim sistemleri
içinde bulduk. Kendimizi, Kara Kuvvetleri Karargâhında asker dağıtımından
zamanın koşullarında terör eylem bilgilerinin takibine kadar pek çok verinin
işlendiği bir bilgi bombardımanı içinde piştik. Bu çalışmalar, bizlere harika
tecrübeler kazandırdı.
Sadece bilgi olarak değil, vatan ve bayrak sevgisini
de fark etmeden almıştık. Kendisi Arifiye Köy Okulu ve ardından enstitüsü
mezunu olan babam ortaokul müdürümüzdü. İyi bir matematik veya yabancı dil gibi
pozitif bilimlerde eğitim alamasak ta manevi olarak iyi yetiştirilmiştik. Milli
bayramlarda, bando takımı olarak, sabah erkenden bütün köyü dolaşarak meydana
davet ederdik. Tören meydanında hazırlıklar yapılmış olur, şiirler ve oyunlarla
günün anlam ve önemi halka aktarılırdı. Vatandaşlar kendi çocuklarını sahnede
görür, geleceğe umutla bakarlardı. Cephe selamı duruşu sancağa, bayrak göndere
çekilir veya indirilirken, cenazeye, Cumhurbaşkanı ve yabancı devlet adamlarına
verilirdi. Köyde polis olan amcamın ilk ve tek şehidimiz olması toplumda hassasiyeti
arttırmıştı. O zamanlar resmi elbiseyle yolculuk yapılır ve köyde denk gelen
törenlerde cephe selamım çok konuşulduğunu hatırlıyorum. Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK ve silah arkadaşlarının bizlere armağan ettiği Cumhuriyetin değeri
iliklerimize işlemişti. Gezilerle yurdun dört bir yanın gezerek memleket
sevdası aşılanmıştık.
Aynı kültür, askeri okulda pekiştirilerek
verilmişti. Vatan ve bayrak sevgisi bizlere çok derinden işlenmişti. Üniformayı
ilk giydiğimizde hepimizin göğsü ilerde, sanki yer çekimine karşı geliyor, göklerde
birkaç kat yükseliyor gibiydik. Zorluklarla dolu Menteş kampı, arazi eğitimleri
geride kalmıştı. Balıkesir’in en iyi
spor takımları bizdeydi. Artık ekip olarak silah arkadaşı olmaya ruhen ve
bedenen hazırdık. Erkan yaşlarda parasız devlet yatılı okullarının, özellikle
askeri okulların bizlere kazandırdığı Cumhuriyet değerleri çok kıymetliydi. Küçük
birer çocuk olarak girdiğimiz askeri okul kapısından yetişkin birey olarak
hayata adım atıyorduk. Bazı sosyal ve kültürel olayları tam alamadığımızı
söyleyebilirim. Ancak hayatın bilgi anahtarını da elimize almıştık. Hepimiz
umut dolu bir geleceğe adım atıyorduk. Gelecekten ve kendimizden emindik.
Sanırım askeri okulda istihbarata karşı koyma
konusuna da değinmem de gerekir. Askeri okulda nadir olarak bazı yasaklı
kitaplar ve kişiler takip edilir, delile dayalı işlem yapılırdı. Kısım
kıdemlisi ve güvenilir olarak bu takip işinde rol almışlığım vardır. İleride bu
soruşturma ve delil toplama işinde daha derinden tanışacaktım.
Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK)’ da dijital dönüşüme dönecek olursak, 1990’lı yıllarda, TAFICS (Turkish Armed Forces Integrated Communitacation
System) adı altında dijital dönüşümün omurgasını oluşturacak temelleri atmaya
başlamıştı. TAFICS, bütün ülkemizi örümcek ağı gibi sarmış, düğüm merkezleri
ile bir birine bağlı fiber teknolojisi üzerinde bilgi otobanıydı. Bütün
yönetimi ve güvenliği TSK tarafından milli olarak sağlanıyordu. TSK, kendi
personelinden en iyileri bilgi işlem sınıfına seçiyor, en iyi eğitimleri
aldırıyordu. 1990’lı yıllarda bizlerin yani OBİ sınıfının asıl görevi yapısal
kablolama işlerinin tamamlanması, yazılımlar ve kullanıcı eğitimleri oldu. Diğer
yandan 1995’te bir grup vatan sevdalısı tarafından TÜBİTAK- UEKAE (Ulusal
Elektronik ve kriptoloji Araştırma Enstitüsü) kurulmuş ve yol almaya
başlamıştı. TSK, bütün Türkiye’yi örümcek ağı gibi ören TAFICS projesi 1990’lı
yılların sonlarında tamamladı.
Topçu Ve Füze Okulu Yılları: Topçu Ve Füze Okulu’nda topçu sınıfı
üst düzey eğitimleri verilir. Topçuluk sınıfı, sayısal zekâ gerektiren, pek çok
üst kademeye personel yetiştiren bir sınıftır. Teorik eğitimlerin ardından Acıkır
bölgesinde gerçek atış eğitimleri yapılırdı. Mermi pahalı olduğundan, atış
eğitim simülatörleri eğitimde önemliydi. Omuzdan atılan füze (Stinger) eğitim
simülatörüne hayran kalmıştım. İtalya’dan alınan füze atış simülatöründe yedi
farklı hava koşulunda gerçek sesle eğitim veriliyordu. Topçu atışları için İngiltere’den
iki boyutlu eğitim simülatörü satın alınmıştı. Eğitici eğitimlerini İngiltere’den
gelen şirket personelinden almıştık. Kurulduktan kısa süre sonra ziyarete gelen
ABD’li bir topçu albay, uzun uzun baktıktan sonra “Gençliğimi hatırladım” gibi
bir laf etmişti. O an yerin dibine girdiğimi anımsıyorum. Bizler yeni bir şey
yaptığımızı düşünürken, albay, bizi küçümsüyordu. Albayın gençliği demek,
onların en az yirmi-otuz yıl gerisinde olduğumuz anlamına geliyordu. Belki
saflığından, belki kurnazlığından bilemiyorum. Ama bunun dışında elle tutulur hiçbir
bilgi vermeden çekip gitti. ABD’ye giderek hurdaya çıkan top ve yedek parçaları
almaya giden samimi olduğum bizimkilere “Çöplükten malzeme aramaktan
utanmadınız mı?” diye sorduğumu hatırlıyorum.
Bunların yanında güzel
şeylerde oluyordu. Örneğin, arazide topçu atışları için karışık matematiksel
hesaplamalar gerektiriyordu. Bu durum personel fazlalığı ve zaman kaybına sebep
oluyordu. Savaş sahası için özellikle sürat ve doğruluk çok önemliydi. Topçu ve
Füze Okul K. lığı ve ODTÜ işbirliği ile değişik top tipleri için, arazi el
bilgisayarlarına yüklenebilen, yeniden programlanabilir sistemler geliştirildi.
ODTÜ’lü ekip harika çalışmalarla son derece güzel işler ortaya çıkardı. Suriye
ile Abdullah ÖCALAN’ın yakalanmasına giden süreçte, trene kadar giden topları
programladık ve trene kadar nezaret ettik. Gece tren istasyonunda, toplar
trenlerin üzerinde, gururla namlulara baktığımı hatırlıyorum. Çalışınca
oluyordu. Bu ülkenin güzel insanları, bilimin peşinde, imkân verilince güzel
işler başarıyordu.
Topçuluk eğitimleriyle
ilgili üç boyutlu arazi tanımlama ve sahada düşman ateşine karşılık envanterdeki
en etkili silahı seçebilme konularında ciddi yazılımlar geliştirilmeye
başlandı. Bu hususta çalışan ekipleri el üstünde tutarak merkeze çektiklerini
hatırlıyorum. TAFICS’in Topçu ve Füze Okulu yerleşkesine uygulanması, yapısal
kablolama, kullanıcı eğitimleri verdiğimizi hatırlıyorum. Hatta arazide fiber
kablonun yol boyunca belirli mesafede gitmesi gerekirsen, paletli araçların eğitim
sahasına logarın konmasına müdahale etmiştim. Müdahale işi son derece basitti.
Paletli bir araca atlayarak, şoföründen logarın üstünden geçmesini istedim.
Logar altımızda parçalandı. Olayı fotoğrafladık.
TSK, meslek sicil
puanı, yabancı dil puanı ve kanaat notundan oluşan ortalamayla personeline bir
not belirlerdi. Bu gibi pek çok değerlendirmeyle en iyi personellerini seçer,
eğitimler veya yurt dışına göndererek yetişmesini sağlardı. Bu sistemin mümkün
olan en yüksek seviyede adil olduğuna hepimiz inanır ve güvenirdik. Henüz 21
yaşında Almanya’ya bir aylık NATO tatbikatına gönderildim. Evimize amcam Fethi
İNAN sayesinde gelen yabancılara alışıktık. Üstelik ilk eşi Alman uyruklu Lily
ile aramız gayet iyiydi. Ancak tek başına yabancı kültür ortamında bulunmak ilk
başta pek keyifli olmamıştı. Değişik aksanlarda İngilizce dilini anlamakta
zorlanıyordum. Sınavlar için çalışmalarımız ve aldığımız notlar burada pek işe
yaramamıştı. Hatta yemekler konusunda sıkıntı yaşıyordum. Gece yüksek sesle
konuşan Amerikalı askerler çok rahatsız ediyorlardı. Duş ve pisuarlarda
aralarda bölmeler yoktu. Toplum olarak bizim kültürümüze uymayan bu durumların başlangıçta
değişik geldiğini hatırlıyorum. Sadece zorlanan ben olmadığımı daha gider
gitmez anlamıştım. Hemen bir araba dolusu Türk olarak araba kiralayıp, Almanya’da,
aralık gibi soğuk bir kış ayında mayo aramaya çıkarken buldum kendimi. Sonrasında
Berlin’de yaşayan amcamı davet ederek Hamburg ve Hannover gibi yakın kent ve
kasabaları gezdik. Yeğenlerim Zehra ve Özge çok küçüktüler. Fethi uyum
sağladıysa ben de uyum sağlayabilirdim. Kendime güven geldi. İkinci hafta araba
kiralayarak yabancı arkadaşlarla çevre gezilerine başladık. Bergen-Belsen
Yahudi kampını ve daha pek çok müzeyi gezdik. Bu tatbikat tecrübesinin üzerimdeki
katı yapının çözülmesine katkısı büyüktür.
Olası olaylar
üzerinden senaryo şeklinde oynanan NATO tatbikatlarında her ülke kendi
reklamını yapıyordu. Ford marka arazi araçlarının yan yana konularak
oluşturulan kamp içinde, her şeyin son teknoloji olmadığını gördüm. Bizim Türk
kullanıcıların beğenmediği donanım ve yazılımları işlerini gördüğü sürece kullanmaya
devam ediyorlardı. Amerika’nın üstünlüğüne yapılan kampta, bir grup Amerikalı,
senaryoda beyin rolünü oynuyor, enjekte edilen olaylara verilen reaksiyon
verilerini depoluyorlardı. Her gün, mutlaka gün sonu toplantıları veya faaliyet
sonu incelemeleri yapılıyor ama asıl bilgiyi bu Amerikalılar götürüyordu. Bana
göre bu, son derece riskli bir durumdu. Çünkü sizin eğitim ve hazırlık
durumunuzu ölçüyor, hakkınızda çok geniş bir bilgi topluyordu. İleride bu
bilginin size karşı kullanılması da ayrı bir risk konusuydu. Türkiye, gerektiğinde
yurtdışı görevine giden personeline bilgilendirme eğitimi verir, dönüşte raporu
isterdi. Bu gibi veriler konuyla ilgili yöneticilere taze bilgi sağlardı.
Dilimin döndüğünce raporumda yazdığımı hatırlıyorum.
ACIKIR’da Bir Anı:
ACIKIR atış hasası, Ankara’ya yakın olması sebebiyle kısa menzilli atış
denemelerinde kullanılıyordu. Lazer güdümlü havadan yere füze denemesi
yapılacaktı. Bir timin arazide lazerle işaretlediği hedefin uçaktan atılan
füzeyle vurulmasını izleyecektik. Komuta kulesinde bol yıldızlı generallerle
birlikte, heyecanla, varillerin üst üste konulmasıyla oluşan hedefin havaya uçmasını
bekliyorduk. Pilotların sesi her zamanki sakinlikte, Eskişehir üzerinden
geldiğini, iki dakika içinde selamlama uçuşu ve ardından bombayı bırakabileceğini
söyledi. Tim, hedefi işaretlemişti. Ekran görüntülerini ve telsiz seslerini
içeri veriyorduk. Pilot bombayı bıraktıktan sonra yukarıdaki kameralar bizi de gösteriyordu.
Eğer hedef işaretlenmediyse veya
yanlışlık varsa, biz de muhtemel hedef içindeydik. Yanımdakilere ekranda bizi
gösterdiğimi hatırlıyorum. Saha sorumlusu ısrarla işaretlemenin doğru yapılıp
yapılmadığını heyecanla sormaya başladı. Belki binadakilerle birlikte tarih
olmak üzereydik. Kamera bizi daha net gösteriyordu. O an saniyeler geçmek
bilmedi. Son anlarda bombanın görüş mesafesinde yatay uçuşa geçerek yanımızdan geçtiğine şahit olduk. Kameradan hedefin daha netleşerek varillerin büyük bir patlamayla havaya uçtuğunu görünce
hepimiz rahatladık.